Powered By Blogger

16 Temmuz 2020 Perşembe

Ne yaparsam bu hayatı yaşamış olurum sorusu...


     Durup durup aynı şeyi düşünüyorum ve soruyorum kendime: “Gerçekten hayatı yaşayabildin mi?” 

     Bazen bu düşüncelerimin sonu mutlu bitiyor. Bazen ise hüzünlü. 

     “Şunu şunu yapabilirdim” diyorum. Ya da bana tekrar bir şans verilse diye düşünüyorum. Hayatımı yeniden yaşamak için. 

     “Ben yine aynı şeyleri yapardım. Çünkü ben böyle yaratılmışım. Gensel bir durum” diyorum. 

     Beynim kendi kendine iki görüşü de savunuyor avukat gibi. Dolduruyorum, boşaltıyorum. Her iki tarafın eksi ve artılarını koyuyorum terazinin her iki kefesine. 

     Bir zaman öyle, bir zaman böyle. Bu tartışmadan bir galip çıkmayacak. Son nefesi verinceye kadar içimde sürecek bu tartışma. 

     Bir felsefeci edasıyla devamlı bu soruyu sormayı seviyorum kendime: “Bu hayatta ne yaparsam bu hayatı yaşamış olurum?” diye.

Serdar Turgut yazıları üzerine...


     Cüneyt Özdemir, YouTube kanalında Serdar Turgut’un bir yazısından bahsetti. Sonradan bahsettiği o yazıyı okudum.

     Beğendim açıkçası. Daha önce Serdar Turgut okumuş muydum hatırlamıyorum.

     Karantina günlerinde günlük tutmuş. Tam 100 gün yazmış köşesinde. Bir Blogger olarak böyle şeyleri çok severim.

     Her gün yazmak hayran olduğum şeylerden biridir. Hele birde yazılan yazının yanına, kaçıncı günün olduğu belirtilen sayılar konduğunda.

     Bir ara blogda da öyle bir moda vardı. Tam 365 gün yazmak diye. 1.gün/2.gün diye devam ederdi.

     Ben böyle bir şeye girişmedim. Şimdi soruyorum kendime: “Niye girişmedin Cem?” diye.

     Ama bunu layıkıyla yapan blog arkadaşlarım oldu. İşte Serdar Turgut da buna benzer bir şey yapmış.

     Böyle bir günlük tuttuğundan hiç haberim yoktu. Kendisini zengin ve burnu yukarıda biri zannediyordum.

     Ama öyle değilmiş meğer. Kendisine yeten bir aile bütçesi varmış, o kadar.

     Bugünkü okuduğum yazısında beni en çok etkileyen şeylerden biri, oğlunun mezuniyet töreninde yaşadığı bir olay oldu.

     Lise birincisi olarak bitirmiş okulu. Ve törende konuşma yapmaya hak kazanmış. O günü çok hayal etmiş çocuğu.

     Ama gel gör ki pandemi nedeniyle okul görevlileri ve kendileri izlemişler konuşmayı.

     Gerçekten o çocuk için büyük bir hayal kırıklığı olmuştur. Bunları okuyunca çok da bizden uzak bir hayat yaşamadığını gördüm Serdar Turgut’un.

     Ve bundan sonrası için yazılarını takip etmeye karar verdim.

Yılan burcunu kim ister ki?


     Sabahtan beri burçlar değişti mi, değişmedi mi tartışmasıdır sürüp gidiyor. Değişse ne, değişmese ne? Dünya meselesi yaptılar. Nasa açıklamış burçlar değişti diye.

     Birde yeni bir burç eklemiş. Yılan burcu diye. Arkadaş, yılan burcu diye burç mu olur? Yılan pek sevilen bir hayvan değildir. Hatta çekinilir kendisinden de. Kim böyle bir burçta olmak ister ki?

     Restorasyon üzerine bir yazı yazmıştım. O yazıda tarihi eserlerin restorasyon adı altında tarihi eserlikten çıktığını söylemiştim.

     O yazıma yorum yapan bir arkadaşım, “Her restorasyon için bunu söyleyemeyiz” demiş. Doğru demiş. Ama nedense insanoğlunun gözüne hep yanlış yapılan işler batıyor.

     Hep olumsuz olan şeylere odaklanmışız belki de. O nedenle güzel yapılan işler dikkat çekmiyor.

Aşk-ı Memnu'nun hala reyting alıyor olması ilginç...


     Aşk-ı Memnu’nun bilmem kaçıncı kez yayınlanışı ama hala reytinglerde ilk beşte. Bunca yıldan sonra ve bunca tekrardan sonra hala bu kadar reyting alması ilginç geliyor bana.

     Eski çizgi filmleri görüyorum İnstagram’da. Ben hepsini izliyorum sanıyordum zamanında. Meğer benim de izlemediğim çok çizgi film varmış.

     Üzüntüyü Bırak Yaşamaya Bak kitabını okuyorum bu ara. Kitabın yazarı insanlara hep, “Nasıl başarılı oldun ya da üzüntüyü gidermek için hayatında neler yapıyorsun?” gibi sorular yöneltiyor. “Bunu ben niye yapmıyorum?” diye sordum kendime. Çevremde başarılı olmuş kişilere sormayı düşünüyorum artık bende.

     Başarı demişken. Kişisel gelişim dünyası artık başarılı olmanın kişiye özel yolları olduğu üzerinde durmaya başladılar. Çalışmak ama nasıl? Kimine göre sabahları, kimine göre akşamları mesela. Bunu kendimiz için bir düşünelim derim.