Powered By Blogger

14 Mart 2021 Pazar

Günlük blog yazıları 23...

      Sonunda Charles Bukowski’nin, Ekmek Arası kitabını bitirdim. İlkokul, ortaokul ve lise yıllarını anlatıyor bu kitap. Adamın çocukluğu tam bir felaketmiş. Daha fazla detay vermeyim.

     Yarın yine pazartesi ve yine iş. Bu kısır döngüye bir son verip ne zaman yazarlıktan para kazanacağım?

     Hafta sonu iki şeye hayır dedim. Benim açımdan güzel ama tam sıkıştığım zamanlarda, normalde hayır diyemeyeceğim bir anda hayır demem lazım ne kadar geliştiğimi görmek için.

     Kaç kişi bloğumu takip edip yorum bırakmıyor acaba? Yorum bırakmasalar bile bir defa olsun, “Takip ediyorum ama yazılarına yorum bırakmıyorum” deseler yine de moral olur.

13 Mart 2021 Cumartesi

Günlük blog yazıları 22...

     Çok kırılgan ve naif bir yapım var galiba.

     Her gün belirlediğim şeylere ulaşmaya çalışmak da sıkıyor beni.

     Hala kendimi tam olarak tanıyamadığımı düşünüyorum. İnsanın kendisi tanıyamaması ne garip değil mi?

     Çalışırken bir anda, “Başlarım böyle işe” deyip, işi bırakmak istiyorum.

     Kişisel gelişim açısından ne zaman, “Ben oldum. Bazı seviyelere geldim. Daha da olgunlaştım” diyebileceğim acaba?

     Hafta sonu için, “Kitap okuyacağım, film izleyeceğim” falan gibi planlar yapıp, hiç birini gerçekleştirememek. İşte böyle olunca moralim bozuluyor.

     Gülse Birsel, yeni bir diziye başlayacakmış. Şimdilik fısıltı gazetesindeki bir haber olarak duruyor. İlerleyen günlerde işin aslı ortaya çıkar.

     Türk milleti olarak çok mu rahata alışığız? Çalışmak hiç bize göre bir şey değil mi?

 

Bir şairin, oturduğu meydanda dikkat ettiği şey neydi?

     Şairlerimizden biri anlatıyor. Sultanahmet meydanındaki banklardaki oturanları izlemiş. Hem turistleri, hem de bizimkileri. Turistlerin neredeyse tamamı bir şeyler okurken bizimkiler ise sadece etrafı izliyormuş. İşte bu görüntüden yola çıkarak diyor ki: “Nasıl ki o banklarda sadece izliyorsak, dünyayı da izlemekle yetiniyoruz sadece. 

     Beni şu an izlediğiniz telefonu ya da televizyonu yapıp bize satanların, ülkesindendi o banktakiler” diyordu. Ancak bir şair böyle bir şeye dikkat ederdi herhalde. O naiflikte bir insan. İnsanın işi, okuma/yazma olunca çevresinde de hep bunlara dikkat ediyor. Bu bile ne güzel bir şey. Ama okumamamız da bir o kadar kötü.

Orhan Pamuk, yaşadığı korkuyu anlatmış...

     Orhan Pamuk, yeni romanı Veba Geceleri’ni, on iki kısa videoyla anlatacakmış. Ben direk romanı anlatacak sandım ama öyle değilmiş. En azından ilk videonun içeriği öyle değildi. İlk kısa videosu 12 Mart tarihinde, Yapı Kredi Yayınları’nın sosyal medya hesaplarından yayınlanmış. Videoda kitaba başlama sürecini ve kitabı yazmasının üçüncü yılında koronavirüsün patlak vermesini ve bir anda kitapta ne yazdıysa hepsinin gerçek olduğunu söylemiş. 

     Ve bu salgından en çok öğrendiği şeyinde korku olduğunu söylemiş. Salgının ilk başlarında ben de çok korkmuştum. Ama sonradan zaman geçtikçe virüsle yaşamaya alıştık ve ölüm korkum azaldı. İlk başlarda normal öksürsem bile, “Acaba korona mı oldum?” korkusu çok yüksekti. Orhan Pamuk da bu korkuyu derinden hissetmiş.

12 Mart 2021 Cuma

Rasim Öztekin'i hangi dizilerden hatırlıyorum?

     Rasim Öztekin deyince hangi diziler aklıma geliyor? Ya da onu nerelerden hatırlıyorum? Nerelerden hayatıma girdi? Tüm Türkiye gibi hemen aklıma Seksenler geliyor tabi. Peki ya ondan öncesi? Ondan önce de sonradan hatırladım. Geniş Aile dizisi geldi aklıma. O diziyi zamanında yayınlanırken de izlemezdim. Arada denk gelirsem, bir şey olmazsa falan filan. 

     İşte orada da yine bir aile babasını canlandırıyordu Rasim Öztekin. Ondan sonra da öylece kalmış babalık üstünde. Seksenler’de de devam etti aile babası olmaya. Bir de şunu düşündüm: Seksenler dizisine başlarken nereden bilecekti ki bu dizinin son dizisi, son işi olacağını? Garip duygular bunlar.

Yok ya. Bir de ben mi arayacağım sizi...

     Şu an internet hizmeti aldığım şirketten aradılar. “Size bir model verelim. Modeminizi yenileyelim” dediler. Aldığımızdan beri modemi yenilememiştik. “Tamam” dedim bende. Bir saat sonra yine aradılar. Bir tane faturamız ödenmemiş. O yüzden geçiş yapamamışlar. Sen bana modemi önerirken bunu görmüyor musun? Bir. 

     Biz devamlı faturaları düzenli öderiz. Daha faturanın son ödeme tarihi bile gelmemiş bu da iki. Ben tekrar çağrı merkezin arayıp, kendim talepte bulunacakmışım. Yok ya. Bir de sizin peşinizden ben koşturacağım. Benim için hava hoş. Sen aradın bana modem vermek için. Umurumda olmaz. Bir daha ararsan alırım. Aramazsan eski modemimle güzel güzel devam ederim.