Powered By Blogger

19 Temmuz 2020 Pazar

Günlük blog yazıları 3...


     Seyirci olmayan hiçbir şeyde tat yokmuş gerçekten. Yaparsın Aşkım da seyircisiz çekiliyor. Bence çok tatsız.

     Netflix sonunda tası toprağı toplayıp gidecek ülkemizden. Yeni çekmeye başlayacağı dizilerin hepsini birer birer iptal etmeye başlamış çünkü.

     Kanal D, Aşk-ı Memnu’nun final bölümünü Çarşamba akşamı saat 20:00’de yayınlayacakmış. En son bölümde alabileceği maksimum reytingi alma peşinde. Bence çok iyi bir fikir.

     Sonunda Başakşehir şampiyon oldu. Adamlar hak ettiler. Ama şu da var: Üç büyükler böyle yönetildikçe daha çok kulüp şampiyon olur. Yakında Trabzonspor’da olur bir başka Anadolu kulübü de.

     Evdeyken kendimle vakit geçirmeyi seviyorum ama dışarıda sevmiyorum. Dışarıda illa birisi yanımda olmalı. Tat almıyorum kendi başıma.

18 Temmuz 2020 Cumartesi

Günlük blog yazıları - 2...


     Bu aralar varsa yoksa İnstagram. Günde kaç saat kullanıyorum kim bilir. Herkes orada.

     Maske hayatımızın bir parçası oldu gibi. Peki ya sizce?
     Esra, Tutunamayanlar’ı okumuş ve anlamamış. Tıpkı benim gibi. Edebiyat fakültelerinde okutulan bir kitap olduğu için yeniden okumaya çalışacakmış.

     Sabahın o kendine has kokusuna hastayım.

     Haftalar sonra Galatasaray kazandı. Dün evimizde Göztepe’yi 3-1 yendik.

     Haberler milletin psikolojisini bozuyor. Bence haber orucuna girin. Haber kanallarının saat başı bültenleri gündemden haberdar olmak için yeterli. Ki internet çağındayız. Ona bile gerek olmayabilir.

     Kediler sıvıdır diye bir muhabbet var. Bunu da yeni yeni öğrendim. Kediler olur olmadık yerlerden geçebildikleri için kediler sıvıdır diyorlarmış.

Günlük blog yazıları - 1...


     Yıllar sonra İnstagram profil fotoğrafımı değiştirdim.

     Piyasada İphone 7 plus ve 8 plus telefon yok. Teknosa,Vatan ve Turkcell şubelerinden birine sorduk yok.

     “Önceki yaşlarımda hayatı yaşayabildim mi?” sorusuna kafayı takan bir ben değilmişim. Esra’da bu konu üzerine kafa yoruyormuş. Yapamadıklarını şimdi bir bir yapmaya çalışıyor.

     İyi çay yapan kafe bulmak zor. Ama Düzce’deki Mado kafe gerçekten iyi çay yapıyor.

     Pınar, ben ve Esra insanın bir başkasını bulunca tamamlanacağı düşüncesi üzerine konuştuk.

     Ben daha kendimi tamamlayamamışım, başkasını nasıl tamamlayayım.

     Galatasaray kaptanı Selçuk İnan futbolu bıraktığını açıklamış. Artık Fatih Terim’in yardımcısı olacakmış. Umarım başarılı bir teknik direktör hayatı olur.

     Fox TV’deki Sen Çal Kapımı dizisini izledim bugün biraz. Hoşuma gitti.

Kendimi öldürdüm...


     Kendimi öldürdüm. Hep eve kapanarak. Hiç sosyalleşmeyerek. Hayatta hiç yapmadığım şeyleri yapmayı denemeyerek. 

     Şimdilerde yaşamadığım şeylerin huzursuzluğu var üzerimde. Geç kalmışlığın hiç bitmeyecekmiş gibi derinden derinden gelen sızısı var ruhumda. 

     Yapmak istediklerimi hiç olmazsa şimdi yapmak istemekle, alıştığım içe kapanmanın, eve kapanmanın sabitliği arasında sıkışmışlığım var. 

     Ve tüm bunlardan sonra koskocaman bir tahammülsüzlüğüm var artık.

17 Temmuz 2020 Cuma

Battaniye beni çağırıyor...


     Hava tam battaniyelik. Geçeceksin televizyonun karşısına, alacaksın battaniyeni üstüne. Yeni başlayan dizilerden birinin de tekrarı olacak televizyonda. 

     Değme keyfine sonra. Ya da bunun dışında uzanacaksın koltuğa. Açacaksın laptopdan yeni başlayan dizilerden bir tanesini ya da Çok Güzel Hareketler Bunlar 2 veya Güldür Güldür Show’un en komik skeçlerinden izleyeceksin. 

     Bu arada yeni başlayan dizilerden neler vardı? Fox Tv’de Sen Çal Kapımı ve Bay Yanlış dizileri. Ahh şu romantik diziler, reytingleri patlatıp duruyorlar. 

     Bakalım kaç tanesi yeni sezona çıkabilecek. Ya da battaniyenin altında kendini sessizliğe bırakacaksın. Şöyle güzel bir öğle uykusu çekeceksin. Dertsiz tasasız, hiçbir şeyi düşünmeden bir uyku olacak bu.

16 Temmuz 2020 Perşembe

Ne yaparsam bu hayatı yaşamış olurum sorusu...


     Durup durup aynı şeyi düşünüyorum ve soruyorum kendime: “Gerçekten hayatı yaşayabildin mi?” 

     Bazen bu düşüncelerimin sonu mutlu bitiyor. Bazen ise hüzünlü. 

     “Şunu şunu yapabilirdim” diyorum. Ya da bana tekrar bir şans verilse diye düşünüyorum. Hayatımı yeniden yaşamak için. 

     “Ben yine aynı şeyleri yapardım. Çünkü ben böyle yaratılmışım. Gensel bir durum” diyorum. 

     Beynim kendi kendine iki görüşü de savunuyor avukat gibi. Dolduruyorum, boşaltıyorum. Her iki tarafın eksi ve artılarını koyuyorum terazinin her iki kefesine. 

     Bir zaman öyle, bir zaman böyle. Bu tartışmadan bir galip çıkmayacak. Son nefesi verinceye kadar içimde sürecek bu tartışma. 

     Bir felsefeci edasıyla devamlı bu soruyu sormayı seviyorum kendime: “Bu hayatta ne yaparsam bu hayatı yaşamış olurum?” diye.

Serdar Turgut yazıları üzerine...


     Cüneyt Özdemir, YouTube kanalında Serdar Turgut’un bir yazısından bahsetti. Sonradan bahsettiği o yazıyı okudum.

     Beğendim açıkçası. Daha önce Serdar Turgut okumuş muydum hatırlamıyorum.

     Karantina günlerinde günlük tutmuş. Tam 100 gün yazmış köşesinde. Bir Blogger olarak böyle şeyleri çok severim.

     Her gün yazmak hayran olduğum şeylerden biridir. Hele birde yazılan yazının yanına, kaçıncı günün olduğu belirtilen sayılar konduğunda.

     Bir ara blogda da öyle bir moda vardı. Tam 365 gün yazmak diye. 1.gün/2.gün diye devam ederdi.

     Ben böyle bir şeye girişmedim. Şimdi soruyorum kendime: “Niye girişmedin Cem?” diye.

     Ama bunu layıkıyla yapan blog arkadaşlarım oldu. İşte Serdar Turgut da buna benzer bir şey yapmış.

     Böyle bir günlük tuttuğundan hiç haberim yoktu. Kendisini zengin ve burnu yukarıda biri zannediyordum.

     Ama öyle değilmiş meğer. Kendisine yeten bir aile bütçesi varmış, o kadar.

     Bugünkü okuduğum yazısında beni en çok etkileyen şeylerden biri, oğlunun mezuniyet töreninde yaşadığı bir olay oldu.

     Lise birincisi olarak bitirmiş okulu. Ve törende konuşma yapmaya hak kazanmış. O günü çok hayal etmiş çocuğu.

     Ama gel gör ki pandemi nedeniyle okul görevlileri ve kendileri izlemişler konuşmayı.

     Gerçekten o çocuk için büyük bir hayal kırıklığı olmuştur. Bunları okuyunca çok da bizden uzak bir hayat yaşamadığını gördüm Serdar Turgut’un.

     Ve bundan sonrası için yazılarını takip etmeye karar verdim.